Türkiye Cumhuriyeti 16 Nisan 2017 tarihinde Devletin Yönetim Biçiminin” TDK’ya göre “Rejiminin” değiştirilmesini içeren tarihinin en önemli halk oylamasını gerçekleştirdi. Fırsat eşitliliği tartışılsa da Cumhurbaşkanlığı, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, gazeteciler, akademisyenler, barolar, sendikalar, başta olmak üzere bir çok gerçek ve tüzel kişiler kampanya sürecini yürüttü. 17 Nisan 2017 tarihi ile halk oylamasının rakamsal sonuçları tüm çevreler tarafından analiz edilmeye başlandı. Buna ek olarak, seçimin gizli oy-açık tasnif ilkesine göre yapılıp yapılmadığı, YSK tarafından mühürsüz oy pusulalarının geçerli olacağı yönünde karar ve buna bağlı seçimin meşrutiyeti tartışmaları gündemin ilk sırasını aldı . Peki, sandıktan çıkan rakamlar nasıl okunmalı? Mühürsüz oy pusulalarının geçerliliği hakkında ilgili kanun ne diyor?
1-Grafikler ne anlatıyor?
Halk oylamasında sandıktan çıkan rakamları doğru okumak için öncelikle grafiklere bakmalıyız. Aşağıdaki grafiklerdeki tüm veriler Devlet kurumu olan Anadolu Ajansının açıkladığı henüz kesinleşmemiş gayri resmi sonuçlara dayanmaktadır.
Halk Oylaması yüksek bir katılım ile gerçekleşti.
İlk grafiğimize göre (Resim 1) toplam 58 milyon 365 bin dolayında kayıtlı seçmenin bulunduğu, 49 milyon 799 bin seçmenin oy kullandığı, 48 milyon 934 bin kişinin geçerli oy kullandığı ve 8 milyon 565 bin seçmenin sandığa gitmediği, gidenlerden 865 bin seçmenin de geçersiz oy kullandığı görülmektedir.
Halk Oylamasına katılım oranı yüzde 85.3 olup diğer yıllara göre artış göstermiştir. 1 Kasım genel seçimi yüzde 85.18, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi katılım oranı yüzde 73.72, 12 Eylül 2010 halk oylaması katılım oranı ise yüzde 77.43 olarak gerçekleşmişti.
Seçmen sayısının da 1 Kasım’a oranla; 1.2 milyon artarak 56 milyon 949 binden, 58 milyon 366 bine çıkmıştır.
Halk oylamasında “evet oyu verenlerin” oranı yüzde 43.10, “hayır oyu verenlerin , kullanmayanların ve geçersiz oy kullananların” oranı toplamda 56.9 olmuştur.
Aşağıdaki grafikte (Resim 2) gösterilen geçerli, geçersiz ve oy kullanmayanların dağılımına baktığımız zaman, Türkiye genelinde ‘evet’ oranı yüzde 43.10 (25.157.025 ) , ‘hayır’ oranı yüzde 40.74 (23.777.091), “geçersiz ve oy kullanmayan oranı” yüzde 16.16 (9.430.962) olmuştur. Buna göre, halk oylamasında “evet oyu verenlerin” oranı yüzde 43.10, “hayır oyu verenlerin , kullanmayanların ve geçersiz oy kullananların” oranı toplamda 56.9 olarak hesaplanmaktadır.
18 maddelik Anayasa Değişikliliği konusunda Türkiye karpuz gibi ikiye ayrılmıştır.
Aşağıdaki grafikte (Resim 3) gösterildiği gibi Türkiye genelinde ‘evet’ oranı yüzde 51.41 (25.157.025 ), ‘hayır’ oranı yüzde 48.59 (23.777.091) olmuştur. Yasalarımıza göre halk oylamasında yüzde 50+1 kişinin oyu Anayasanın değişmesi için yeterlidir. Mevcut grafikler bize Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu konuda iki ye bölündüğünü net olarak göstermektedir.
Türkiye Ekonomisini Sırtlayan Büyükşehiler “Hayır” dedi
Aralarında İstanbul, Ankara , Adana, İzmir, Antalya gibi büyükşehirlerin de bulunduğu 30 büyükşehirden 17’si “Hayır” 13’ünden ise “Evet” sonucu çıktı. Hayır cephesine en fazla oy kazandıran il ise Türkiye’nin Mega kenti İstanbul, ikinci büyük kenti Ankara ve üçüncü büyük kenti İzmir oldu. Seçmen sayısının yüksek olduğu Konya, Şanlıurfa, Kayseri ve Trabzon’da ise durum değişmedi, seçmen tercihini “Evet” olarak kullandı (Resim 4).
Evet Cephesinde beklenen sinerji oluşmadı. Ülkücü tabandan destek gelmedi
Kasım 2015 seçim sonuçlarına göre AKP, MHP ve BBP’nin oluşturduğu ‘evet’ cephesinde ciddi oranda kayıp yaşandı. 1 Kasım 2015’te evet cephesi yüzde 62, hayır cephesi yüzde 38 iken 16 Nisan halk oylamasında evet cephesi yaklaşık yüzde 11 oy kaybetti. MHP’nin güçlü olduğu illerde hayır cephesinin kayıpları dikkate alındığında, MHP seçmenin büyük çoğunluğunun “hayır” oyu verdiği net bir şekilde görülmektedir. Buda MHP yönetimi ile MHP seçmeninin eğilimlerinin tamamen zıt olduğunu, MHP’de liderlik tartışmalarının yeniden alevleneceğini veya ülkücü tabanda yeni parti arayışlarının olacağını göstermektedir.
2-YSK Kararları Halk Oylamasının Sonuçlarını Tartışmaya Açtı. Peki mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilmesi hukuki mi, yasal mı?
16 Nisan 2017 halk oylamasında oy verme işlemi devam ederken kanunda açıkça belirtilmesine rağmen YSK bir karar aldı. Kararı internet sayfasından da “Bazı sandık kurullarının seçmene oy pusulası ve zarflarını sandık kurulu mührüyle mühürlemeden verdikleri yolundaki yoğun şikayetler üzerine bugün toplanan Yüksek Seçim Kurulu sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar vermiştir. Sayım döküm işleminin buna göre yapılması gerekmektedir. Kamuoyuna, il ve ilçe seçim kurullarımıza, sandık kurullarına ve siyasi partilere duyurulur” olarak yayımladı. Bu karar taraflı tarafsız herkesin katıldığı büyük bir tartışmaya yol açtı. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere pek çok kesimden bu karar için maç oynanırken kural değiştirmek olarak yorumlandı.
Ayrıca YSK başkanı Sadi Güven halk oylamasının gecesi bir basın açıklaması yaparak sandıktan evet oyunun çıktığını, mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli sayılmasının yeni bir uygulama olmadığını geçmişte de örnekleri olduğunu belirtti.
İlgili kanun baktığımız zaman 7. maddesinde, zarfların ilçe seçim kurulu ve sandık kuruluna ait iki mühür taşıması ile ilgili düzenleme yer almaktadır. 98. maddede ise çift mühürlü zarfların olması ile ilgili kurallar bulunmaktadır. En önemlisi geçerli olmayan oy pusulalarını düzenleyen 101. maddede “arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan” oy pusulalarının geçerli olmadığı kanun çok açıkça belirtmektedir.
Kaç adet mühürsüz oy bulunduğu, mühürsüz oyların hangi renkte olduğu net olarak belirlenemediği için hem hukuksal olarak hemde kamu vicdanı açısından halk oylamasının meşrutiyeti tartışmaya açılmıştır.
T.C. Yüksek Seçim Kurulu, Yargıtay ve Danıştay’ın kendi içlerinden çıkardıkları üyeden oluşan, Türkiye’deki seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten, aynı zamanda da seçimlerin yargısal denetimini sağlayan karma egemen üst yargı merciidir. (YSK Resmi Web Sayfası). Görev ve yetkisi anayasa belirtilen YSK’nın kanun yapma, değiştirme, farklı uygulama yetkisi yoktur.
Buna göre, “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan” oy pusulalarının geçerli olmadığı kanun tarafından açıkça belirtilmesine rağmen mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilmesi hukuki ve yasal değildir.
3-Sandıktan Çıkan Rakamlar Nasıl Okunmalı? (Dikkatli Okuyun!)
Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki Türk Milleti tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti bir siyasi bilinç devletidir. Yani farklı etnik kimliklerin, dinlerin, mezheplerin, kültürlerin, görüşlerin bir saygı anlayışı içinde beraber yaşama arzusudur. Başka bir deyişle de ortak bir millet oluşturma projesidir. Bizi orta doğu ülkelerinden ayıran temel özellik bu projenin büyük ölçüde başarılı olmasıdır.
Anayasalar da bu birlikteliği sağlayacak toplumsal uzlaşı metinleridir. Toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul görmesi birlikte yaşama arzusu ve aidiyet duygusu başta olmak üzere milli beraberliği artırır. Yüzde 50 + 1 kişinin oyu ile değiştirilip, Yüzde 50 – 1 kişinin iradesinin yok sayılması bu milli beraberliğe zarar verir. Toplumsal uzlaşı metinlerinin kabulü en az 3/5 yada daha yüksek oy oranı ile yapılması bu sürece katkı sağlayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim sistemini TDK’ya göre “Rejiminin” oylandığı bu halk oylamasında yaklaşık yüzde 1 oy farkı olduğu düşüldüğünde aşağıda belirtilen noktalar toplum vicdanında çok derin yaralar açacak olup anayasa değişikliliği yürürlüğe girse bile seçimin ile ilgili meşrutiyet tartışmaları hiç bir zaman bitirmeyecektir.
- Anayasa değişikliliğinin yüzde 49’a karşı yüzde 51 oy oranı ile kabul ediliyor olması. Bir başka ifade ile geriye kalan yüzde 49’un iradesinin yok sayılıyor olması.
- İlgili kanun tarafından açıkça belirtilmesine rağmen mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli kabul edilmesi
- Seçimin gizli oy-açık tasnif ilkesine göre yapılıp yapılmadığı ile ilgili iddialar
- Eşit olmayan kampanya süreci ile ilgili iddialar
Sandıktan, değiştirilmesi ön görülen anayasa maddeleri konusunda Türk milletinin toplumsal bir uzlaşı göstermediği, kabul edilmesi konusunda keskin olarak ayrıştığı, tüm toplumun ortak aklı olmadığı, kabul edilirse kamu vicdanında derin yaraların oluşacağı, 12 Eylül Anayasa değişilikliği gibi meşrutiyetinin sürekli tartışılacağı sonucu ortaya çıkmaktadır
YSK aynı zamanda bir yargı kurumu olduğunu unutmadan toplum vicdanını rahatlatacak bağımsız ve tarafsız soruşturmayı yapmalı ve sonucunda Hukuka uygun bir karar vermelidir. Buna ek olarak, artık iktidar ve muhalefet partileri sandıktan çıkan sonuçları iyi okumalı, milleti ayrıştırmaktan uzak durmalı, toplumun tüm katmaları tarafından kabul görecek bir sivil anayasa hazırlamalıdır. Hiç bir taraf diğer tarafı yok saymamalıdır.
Thanks, great article.